500’den fazla kişinin ölümüne yol açan bir haftalık bombardımanın ardından, İsrail ordusu kapsamlı bir kara harekâtı başlattı. Giderek tırmanan bir soykırımla karşı karşıya olduğumuzdan, çok geç olmadan harekete geçmemiz gerekiyor.
İsrail, Gazze topraklarının “toptan fethine” yönelik son planını açıkladıktan sadece birkaç gün sonra, 6 Mayıs Pazartesi günü güney Gazze’ye havadan binlerce bildiri attı. Musa ve Kızıldeniz’in ortadan ikiye ayrılmasına dair dinsel göndermeler yapan resimler de içeren korkunç bildirilerde şunlar yazıyordu: “Refah sadece bir başlangıç” ve “Gazze sakinleri, İsrail ordusu geliyor.” Şimdi, bir haftalık aralıksız bombardımanın ardından, İsrail’in sözünü harfi harfine yerine getirdiği görülüyor.
Geçtiğimiz Çarşamba gününden bu yana, İsrail uçakları hava akınlarıyla Gazze Şeridini yakıp yıkmakta. Günde yaklaşık 100 saldırı yapılırken, ölü sayısı daha şimdiden 500’ü aşmış durumda. Hastaneler, okullar, geçici barınaklar, çadırlar hiçbir şey İsrail saldırısından kurtulamıyor. Gazzeliler uyanıkken, uyurken, yiyecek ararken ve evlerinin kıyamet sonrasını andıran kalıntıları arasında dolaşırken öldürülüyor.
Ve şimdi İsrail, operasyonlarını daha da şiddetlendirmeye ve Gazze şeridindeki ihlalini derinleştirmeye hazırlanıyor. Yedeklerin topluca askere alınmasının ardından beş tümenin seferber edilmesiyle, on binlerce asker ve yüzlerce zırhlı araç, hiç utanmadan “Gideon’un Savaş Arabaları” olarak adlandırılan operasyonda konuşlandırılıyor.
Şimdilik kara operasyonları hala sınırlı, ancak uydu görüntüleri ve Gazze’den bize ulaşan görüntüler sayesinde, bu hafta sonu İsrail kontrolündeki tampon bölgelerin ötesine doğru ilerlemeye başlayan kara birliklerinin hareketlerine dair sonuçlar çıkarmak mümkün. En kuzeydeki Beyt Lahiya ve kuzeydoğudaki Cebaliye sarılmış durumda. Cebaliye’deki Endonezya hastanesi kuşatma altında. İHA’lar hastaneden kaçmaya çalışan herkese ateş açıyor ve uçaklar elektrik jeneratörünü tahrip etti. Kara birlikleri Mefalsim Koridoru ile Netzarim Koridoru arasında iyice ilerlemiş durumda ve Gazze Şehrinin kuşatılması an meselesi. İsrail Gazze’nin merkezindeki Deyr Al Balah’a doğudan bir saldırı başlattı. Güneyde, ordu birkaç kilometre kuzeye doğru ilerledi.
Seferber edilen güçlerin büyük kısmı henüz savaşa dâhil edilmediyse, kuşkusuz bunun nedeni 592 günlük soykırımdan sonra bu yeni saldırıyı haklı çıkarmaya uğraşan Batılı hükümetlerin giderek daha utangaç tepkileri.
Ancak İsrail sonuna kadar gitmeye kararlı görünüyor. Başbakan Binyamin Netanyahu, Çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında, İsrail Savunma Kuvvetleri’ne (IDF) verdiği soykırımcı hedefleri üzerine basa basa dile getirdi: “Henüz savaşın amacına ulaşılamadı. İyi tasarlanmış bir planımız var. Dünya bize bu savaşı bitirmemizi söylüyor. Bunu İsrail’in güvenliğini sağlayacak koşullarda yapmaya hazırım: rehineler iade edilmeli, Gazze Şeridinin liderleri sürgüne gönderilmeli ve Trump’un planı hayata geçirilmeli.”
İnsani yardım malzemeleri taşıyan birkaç kamyon bölgeye girebildi, ancak bu sayı açlık sınırında olan Gazzelilerin hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu asgari yardımı taşımak için gereken 500 kamyondan çok uzak. Abluka hala kaldırılmadı. Kıtlık milyonlarca Filistinliyi etkiliyor ve hastalıklar yayılmaya devam ediyor.
Savaş Kabinesi’nin Soykırım Planı
Savaş kabinesinin üç aşamalı planı, bundan sonra ne olacağı konusunda kuşkuya yer bırakmıyor. İsrail ordusundan bir subayın açıklamalarına göre, hafta sonundan önce tamamlanan operasyonun ilk aşaması, Gazze Şeridinin tüm nüfusunu orada toplamaya hazırlık olarak Refah’ın tamamen dümdüz edilmesini gerektiriyordu. İşgal güçleri Gazzelilerin zorla nakillerini kolaylaştırmayı amaçlayan bir dizi altyapı inşa ederken, aslında bölge yerle bir edildi.
İsrail’in şimdi başlattığı anlaşılan ikinci aşamada, ordu çok yoğun bir bombardıman harekâtı yürüterek ve büyük kara kuvvetlerini harekete geçirerek Gazzelileri en güneye sürmeyi hedefliyor. Üçüncü aşamada, ordu yerleşim bölgesine hükmetmeyi planlıyor. Refah’taki açık hava toplama kampına hapsedilen Gazzelilerin kaderi hala meçhul. Trump yönetimi, bir milyondan fazla Gazzeliyi oraya sürgün etmek için Libya ile müzakere ediyor. Somali, Somaliland ve Sudan gibi diğer yerler üzerinde de duruluyor.
Savaş kabinesinin önerdiği sözde “insani plan” tam burada devreye giriyor. Basına sunulan belgeler, yerleşim bölgesinin en güneyinde insani “merkezler” kurulması planlarını ortaya seriyor. İkinci aşamanın sonunda, nüfus oraya toplanır toplanmaz, İsrail yaklaşık on dağıtım noktası kuracakmış ve yardımlar yalnızca aileleri kaydedildikten sonra yüz tanıma teknolojisiyle tanımlanan Gazzelilere dağıtılacakmış. Dağıtım, “son ateşkes sırasında Netzarim koridorunu güvence altına alanlar da dâhil olmak üzere deneyimli profesyoneller” tarafından gerçekleştirilecekmiş. Başka bir deyişle, İsrail ordusunun doğrudan kontrolü altındaki, ABD özel güvenlik grupları tarafından tutulan paralı askerler tarafından. Erzak almaya “uygun” Gazzelilerin kimliklerinin saptanması, aslında bu operasyonun tahliye edilecek veya en kötü ihtimalle yok edilecek kişilerin listesini oluşturmanın bir yolu olduğu yönündeki endişeleri artırıyor.
Soykırımın şu anda son sürat devam ettiği açık. Bu son aşaması olmasa da, kuşkusuz korkunç biçimde hızlandığına tanık oluyoruz. Filistin’e destek yönünde seferberlikleri yeniden başlatma ve güçlendirme ihtiyacı her zamankinden daha acil. Tehlikenin eli kulağında. Emperyalist güçlerin İsrail’e olan ekonomik, mali ve manevi desteğine son vermek için işçi hareketi, İsrail saldırısının başlangıcından bu yana Gazze için seferber olan gençlik ve işçi sınıfı bileşenleriyle birlikte var gücüyle mücadeleye atılmalı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve birkaç başka lider bu yeni saldırıyı eleştirmiş olsa da sürmekte olan soykırımı sona erdirmek için zaten yeterli olmayacak yaptırımları uygulamaya hazırlandıklarına dair hiçbir belirti yok. İsrail’in başlıca destekçisi olan ABD’de üniversite gençliği, işçilerin yanında belirleyici bir rol oynuyor ve cesaretle Filistin’i destekliyor.
Orta Doğu’da, işçilerin ve halk kesimlerinin hareketlilikleri İsrail’i durdurmanın ve soykırımı sona erdirmenin tek yolu. Ürdün, Mısır ve bölgedeki diğer tüm ülkelerde, insanlar Filistinlilerin toplu biçimde katledilmesinde kendi yöneticilerinin işbirlikçiliğini kınamak için bir kez daha sokaklara dökülmelidir. Örneğin, Mısır Devlet Başkanı El Sisi hükümete yakın kaçakçılara, kaçmak isteyen Gazzelilerden haraç almak görevini vererek soykırımdan çıkar sağlarken, İsrail’in Gazze’den sınır dışı etmekle tehdit ettiği Filistinlileri hapsetmek üzere Sina’da devasa bir açık hava hapishanesi inşa etti. Ayrıca Ürdün’de hükümet, hareketlenmeleri şiddetle bastırıyor ve Filistin bayrağını sokaklardan yasaklıyor.
Madem Filistin halkı çöküşün eşiğindedir, o zaman günün gündemi kitlesel seferberliktir.
Left Voice/22 Mayıs 2025/Çeviren: M. Barış Gümüşbaş