19 Mart, Sokak ve Örgütlenme

Foti Benlisoy29 Nisan 2025

19 Mart sonrasında gelişen, yaklaşık iki hafta boyunca yüz binlerce insanı farklı biçimlerde sokakta seferber eden ve siyasi güç ilişkilerine etki eden halk hareketinin önemli bir özelliği ve belki de zaafı, “yapısızlığı”. Bu halk hareketinin forumları, yerel meclisleri, dayanışmaları, koordinasyonları, ona belli bir bütünlük ve süreklilik sağlayacak yapıları yok. Hareket, toplumsal mücadelelerin yükseldiği, toplumsal hareketlerin kazanımlar elde ederek örgütlülüklerini pekiştirdikleri bir “biriktirme” döneminin ardından ve onun sonucu olarak sökün etmiş de değil. Tam manasıyla bir öfke patlamasıyla, büyük ölçüde yapısız ve örgütsüz bir toplumsal infilakla karşı karşıyız.

Mevcut durumda hareketin devamlılığını sağlayıp ona belli bir istikamet verebilecek tek yapı elbette CHP örgütü. O da hareketi kendi kontrolünde bir pazarlık kozu olarak görmeye ve orta vadede soğurarak onu seçim kampanyasının bir uzantısı haline getirmeye “yapısal olarak” çok meyilli. Özgür Özel ve CHP liderliğinin şu son bir küsür aydaki performansı yanıltmasın. CHP çok sıkıştığı bir anda ortaya çıkan kitle hareketine sırtını dayamak, onun enerjisini içermek, taleplerine kulak vermek zorunda kaldı. Bu zorunluluk gelip geçicidir; CHP liderliği eninde sonunda halk hareketi üzerinde mutlak bir denetim sağlayıp onu “eylemden mitinge” evrilterek ehlileştirmeye, rejimle siyasal pazarlık ve çekişmesinde zamanı geldiğinde öne sürülüp zamanı geldiğinde geri çekilecek bir karta indirgemeye eğilimlidir.

19 Mart sonrasında CHP liderliğine bu alanda rakip değil ama alternatif olan, bu kitlesel itiraza belli bir yön ve hedef verebilen tek yapı/güç fiilen öğrenci-gençlik hareketi oldu. Öğrenci hareketi, kitleselliği, dinamizmi ve bütün kısıtlarına karşın örgütlü gücüyle kitle hareketini ileriye taşıyan ve radikalleştiren bir etkide bulundu. Bunun dışında bu apansız kitle hareketinin dikkate değer hiçbir yapıya sahip olmaması, onun devamlılığını olumsuz etkileyen tayin edici önemdeki faktörlerden. Hareketin gelişip büyüyüp politik olarak olgunlaşacağı kanalların, organların, “yapıların” eksikliği, hareketin hızla yükselip alçalan, doğrusal değil de ani bir yükselişi ani düşüşün izlediği inişli çıkışlı, dalgalar ya da “patlamalar” halinde gelişen bir karakter kazanmasına neden oluyor, olacak.

Mevcut “hareket” sürekli ilerlemeye, sürekli büyümeye, sürekli taarruz etmeye eğilimli bir karaktere sahip değil. Bu kitle hareketinin (aslında hiçbir hareketin) doğrusal bir biçimde ilerlemesi ve radikalleşmesi gereğine ilişkin yanılsamalar taşımamalıyız. Kitleleri sürekli meydan muharebelerine çağırmak, güç dengelerini dikkate almadan hareketin sürekli manevra savaşları vermesini beklemek gerçekçi değil. Mevcut yapısızlığıyla bu kolektif itiraz sürekli ve hızlı bir biçimde biçim değiştirmeye, bir ileriye atılıp bir geri çekilmeye, dalgalı bir seyir izlemeye eğilimli. Bu akışkanlığa uygun, mümkün mertebe esnek ve hızla bozulup yeniden yapılan yapılar ve eyleme biçimleri üzerine düşünmek gerekiyor.

Rejim 19 Mart sonrası beklenmedik toplumsal patlamanın genişliği ve yaygınlığı karşısında afallamış olsa da iç tutunumunu ve bütünlüğünü yitirmiş değil. Kitle hareketi rejimi kısmen geri adım atmaya zorlayabildiyse de henüz onu yenilgiye uğratabilecek bir gelişkinlikte de değil. İktidarın kitle hareketleri ve “sokak” karşısındaki kırılganlığının görünür olması, yumuşak karnının açığa çıkması, geniş halk kesimlerinin de bir önceki dönemin toplumsal ve siyasal ataletini berhava ederek kendi özgücüne güven tazelemesi önemli kazanımlar elbette. Ancak “sokak” henüz siyasal güç ilişkilerinde kalıcı bir değişiklik yaratabilecek kapasiteden ve toplumsal derinlikten yoksun. Tehlikeli bir yenişememe durumuyla karşı karşıyayız.

Saray Rejimi, 19 Mart’a kadar, otoriter bir tür seçimli demokrasi formuyla demokrasinin şekilsel şartlarının tümüyle ortadan kaldırıldığı açık diktatörlük arasında kalmış gibiydi. Bir ayağı otoriter tipte de olsa bir tür yozlaşmış seçimli demokraside, diğeriyse diktatörlükte duruyordu. 19 Mart, rejimin uzun süredir üzerinde ilerlediği bu kırılgan dengeyi, çarpıtılmış da olsa demokratik meşruiyetten tamamen sıyırıp açık diktatoryal güç temelinde yeniden belirleme girişimiydi. Halk hareketinin şimdilik ve kısmen engellediği ve şimdiki yenişememe durumunu yaratan da bu. Ancak diktatoryal girişim, beklenmedik toplumsal hareketlenmenin basıncıyla bir adım geri atmak durumunda bırakıldıysa da yenilgiye uğratılmış, gündemden çıkartılmış değil. Bu kararsız yenişememe halinin, bu girişimin yeniden ve farklı biçimde gündeme taşınmasıyla sonuçlanması olasıdır. İBB operasyonunun ikinci dalgası bu durumun açık bir işareti.

Çok sürmesi mümkün olmayan bu kararsız yenişememe halini aşmanın tek yolu, “sokaktaki” öfkenin örgütlenmesi, süreklileşip bütünlük kazanacağı yapılara kavuşması, farklı toplumsal mücadele ve hareketler içerisinde süreğen hale gelmesi, yani yaygınlaşıp tepkiden harekete, gerçek anlamda toplumsal muhalefete dönüşmesi. Sosyalist hareketin kısıtlı güçleriyle de olsa bu yönde yapıcı bir rol üstlenmesi, yani bu “başkaldırının” açığa çıkardığı kolektif özgüven ve kapasiteye süreklileşebileceği, güçlenip billurlaşabileceği mecralar önermesi, önümüzdeki dönem açısından belirleyici önem taşıyor. Kitlelerin harekete geçtiği bir dönemde bu yönde en küçük olumlu örnekler, elde edilebilecek en sınırlı kazanımlar dahi mevcut toplumsal itirazın gerçek ve süreğen bir halk hareketine dönüşmesi açısından kritik rol oynayacaktır. Zaman, CHP liderliğinin performansını ölçerek ya da rejim içi çelişme ve çekişmelerden medet umarak oyalanmanın, yani seyretmenin zamanı değil.

19 Mart sonrasında açığa çıkan yeni toplumsal güçler ya zaman içerisinde geri çekilip atalete sürüklenecek ya da toplumsal mücadelelerin sıkletinde niteliksel bir dönüşüme yol açarak ileriye sıçrayacaktır. Şu son haftalarda yaşanan kolektif siyasallaşma ve muktedirleşme deneyimlerinin süreğen kılınması, mevcut tepkinin toplumsal mücadele alanlarında yankılar yaratmasıyla mümkün olabilir. Hareket zaten, liseler örneğinde de gördüğümüz üzere, yaygınlaşmak, farklı toplumsal kesimlerin taleplerine ve mücadelelerine sirayet etmek için adeta doğal bir eğilim sergiliyor. Bu eğilimi sahiplenmek, ona biçim vermek, yollar ve yordamlar önermek gerekiyor. Mesela “geleceksiz gençliğin” bunca kritik bir rol üstlendiği böyle bir toplumsal patlamanın öğrenci hareketinde, beyaz ve gri yakalı emekçilerin örgütlenme faaliyetlerinde ya da gençliğin en ciddi muhatabı olduğu barınamama sorununa karşı mücadelelerde niteliksel bir sıçramaya yol açacak şekilde örgütlenmesi hepimizin asli hedefi olmalı. 19 Mart sonrasının kitlesel radikalizasyon deneyim ve enerjisini yarının potansiyel olarak daha gelişkin mücadelelerine taşıyacak direniş ve dayanışma mevzilerinin bugünden inşası, önümüzde duran en acil görev.

Sokak muhalefeti bir siyasal-sosyal dönüşüm stratejisinin belirleyici momenti olarak tanımlanamazsa, kitle hareketi rejime karşı bir güç odağı olarak örgütlenemezse sokakta olmak kendisini ancak kendisiyle açıklayabilen bir hale (sokakta olmak için sokakta olmak) girecektir. Bu bakımdan, şimdilik amorf ama potansiyeli büyük bu hareketi amaçsız bir biçimde sürekli sokakta tutarak yormaktan ya da böylesi bir beklentiyle hareket etmekten kaçınmalıyız. Hareketin bu şekilde büyümesi mümkün değil. Siyasal ve toplumsal güç ilişkilerini dikkate almayan, “hemen şimdi” sonuca gitmek isteyen “telaşçı” eğilim karşısında stratejik bir sabrı öne çıkarmalıyız.

Bugün en acil gereklilik, 19 Mart sonrasında bütün ihtişamıyla açığa çıkan toplumsal tepkinin örgütlenmesi, halk hareketinin kendi özerkliğini, sürekliliğini ve bütünlüğünü sağlayacak, politik olarak gelişmesine olanak sağlayacak yapılarla (yani koordinasyonlar, forumlar, meclisler, dayanışmalar, birleşik eylem zeminleri vs.) donanması, bu yapılar aracılığıyla toplumsal mücadele alanlarındaki direniş ve dayanışma pratikleriyle ilişkilenmesidir. Bu yapılar hareketin kısmen geri çekildiği anlarda sert bir düşüşü engelleyecek ve bir sonraki ileriye atılışta daha yukarıya sıçramayı mümkün kılacak birer yastık işlevi görecektir.

Şu son altı hafta toplumsal muhalefet güçleri açısından muazzam bir sıçramaydı. Bu süreçte yüz binlerce insan şu ya da bu düzeyde sokak siyasetiyle tanıştı, solun mücadele araç ve yöntemleri, sloganları ciddi bir toplumsal itibar ve meşruiyet kazandı. Direniş popüler kültürde yankı bulan bir temaya dönüştü. Bu muazzam zenginlikte bir miras. Ancak dikkat: Ne kadar büyük olursa olsun her mirasın bir sonu var. Kazandıklarımızı yarını düşünmeden, yani bir stratejik ufka sahip olmadan hovardaca harcarsak müflis mirasyedilerden hiçbir farkımız kalmayacak.