“Demokratik Öğrenci Hareketi” İçin (2)

Can Atalay7 Temmuz 2025

19 Mart Öğrenci Hareketi’nin verdiği ilhamla yazıyor ve konuşuyoruz. Aydınlatıcı analizleri takip ediyorum. ayrim.org’da değerli yazılar var. “19 Mart Toplumsal Hareketi: Engeller, Sınırlar; Mete Kaan Kaynar”da sosyal hareketler, “müdürlük” … ele alınışına dikkat çekmek isterim.

“19 Mart’ın İmgeleri, Emin Çelik” yazısına atıfla başlayacağım. Çelik, imgelerin geçmişten esinlenen bugüne ve geleceğe yönelik bir çağrı, bir görev ilanı olduğunu yazıyor. 19 Mart için yazdıklarını serbest düzen seçmeyle sıralıyorum:

Belki henüz öznesi oluşmadı, ama imgesi oluşuyor…

Belki de artık özne değil, imge kuruyor direnişi…

İmgeleri kim üretecek? … Elbette ki yine biz…

Anladığımı yine “imge”yle anlatırsam sanki “kendi kendini yontan insan heykeli” gibi. İmge, özne ve “biz” bir bütünler, biri olmazsa diğeri olmuyor, birindeki gelişme diğerini biçimlendiriyor.

“Demokratik Öğrenci Hareketi”nin içerdiği çift anlamlılık gibi. Geniş anlamıyla “nesnel”, “zaten”, “mevcutta” var olan bir sosyal hareket. Öğrencilerin yaşadığı dertlerden kaynaklanıyor, derdi olanlar birbirini buluyor kamusal alana çıkıveriyor. Dar anlamıyla “hareket”, taleplerin ortaklaştığı, hedeflerin ve bu hedeflere nasıl ulaşılacağının belirlendiği ortaklaşmış bir yürüyüşü ifade eder.

Marksist siyaset önermesiyle yazayım. Sosyalist siyasetin hedefi “kendiliğinden sınıf”ı “kendisi için sınıf”a dönüştürmektir. Bir anlamda eğer “kendiliğinden hareket” üzerine konuşamıyorsak “kendisi için hareket” üzerine de konuşamayız. Çünkü bir toplumsal katmanın nesnel taleplerini esas almadan hiçbir siyaset ona “kendi oluşturduğu tasarımları” giydiremez. Bir “hareket -kendiliğinden-” nesnel talepleri genellenerek, hedeflendirerek ve ortak gelecek tasarımıyla “harekete -kendisi için-” dönüşebilir. Burada dönüşmek, dönüştürmek kavramlarının epeyce netameli olduğunu, dikkat gerektirdiğini belirtmekle yetinelim. Müdürlükiçin girişte bir referans verdim. Hareketin içinden gelen imgeleri çözümlemek ve anlamlandırmak “hareket” kuruculuğu için önemli başlangıç oluyor.

“Yurttaş öğrenci”nin yurttaşlık haklarının adım adım tasfiyesi, okullarda otoriterliğin tırmanışı, neredeyse sefalet düzeyinde bir öğrenci yaşamından yaka silken binlerce genç, ortak dert geleceksizlik korkusu… Okullarda hiç yerine konulan, hakkında kararlar alınırken katılımı engellenen ve söz hakkı olmayan bir öğrenci kitlesi…

Anne babasından daha düşük bir yaşamla karşı karşıya bir gençlik. Bağımsız, kendi kendine yeten bir yaşam özlemindeyken bir ev genci olma tehlikesi…

Ekleme yapabilir veya yeniden sıralanabilir. Alanlarda gördüğümüz, sloganlarda anlatılan imgeler bu nesnel gerçekliğin ifadesi oluyor. “Biz”e bir şeyler anlatıyor ve “biz”den de anlatılanın esasına uygun anlamamızı ve davranmamızı bekliyor.

Gençlik hareketleri tarihi taramalarından -sevgili araştırmacı abimiz Turhan Feyizoğlu’nun çalışmaları önemli kaynaktır- bir takım genellemeler yapabiliriz.

1960’ların başında “bir kalkınma modeli olarak sosyalizm” gençlik içinde hatırı sayılır bir maya oluşturuyor. Ancak gençlik hareketinin kitlesel olmasını “anti-emperyalizm” ile anlatıyoruz. 12 Mart sonrası kitlesel olmasının karakteri “anti-faşizm”. Her iki dönem de hareket “yeni bir Türkiye” hedefiyle bütünlenir. Sonraki yılları böylesine net kavramlarla tanımlamak güç. Öncekilerin ulaştığı kitlesellikten söz edemiyoruz. 12 Eylül 1980 çıkışı için “demokratik haklar” denilebilir. 90’lar ise okulları da içine alan “neo-liberal taarruz, piyasacılık ve özelleştirme” karşıtlığı denilebilir. 2000’ler için kendini gösterir, varlığını hissettirir bir durum olmadığı için bir “ne denir bilemeyiz” durumunda kalıyoruz. Ancakişte burası çok önemli– işte bu “ne denir bilemeyiz” durumu, için için bir oluşma, birikme sonucunda muazzam bir enerjiyle Gezi’ye ve 19 Mart’a damgasını vuruyor.

Farklı görme ve yorumlama biçimleri var, olağandır. “Gezi”de baştan sona “özgürlükçülük ve çoğulculuk” gördüm ve yaşadım. “Yurttaşız biz, insanca, hak eşitliğine dayanan bir memleket istiyoruz”. Bulunduğum yerden 19 Mart Direnişi’nde de aynı özgürlükçülüğün, çoğulculuğun, eşit yurttaşlık taleplerinin –bu defa çok açık bir siyasal hedef etrafında– yeniden ortaya çıktığını görüyorum. Çok farklı tarzlara, dünya görüşlerine sahip öğrenciler kendilerini çok değişik “imgelerle” ifade ediyorlar. Ortak noktaları demokratik, özgürlükçü, hak eşitliği talepleri.

Demek ki “biz”im gündemimizi de bu nesnellik belirleyecek. “Nesnel hareketin ihtiyaçlarını, taleplerini ortaklaştırıp genelleştirip sürekliliğini sağlayarak bir özneye dönüşmesi” için destek olmak, yardımcı olmak, önerilerde bulunmak … için çaba göstereceğiz.

“Demokratik Öğrenci Hareketi” başlığı gündemi bir genelleme çabası. Doğal olarak bir önerme. Ne isim koyacaklarına, neyin nasıl olacağına son tahlilde o yolu yürüyenler karar verirler. Ancak “hareket neyi kapsayacak ve nasıl kapsayacak” niyeti, tarifi de başlangıç olarak önemli ve gerekli.

19 Mart’ın yaratıcıları zaten tartışmaktalar. “Biz” de hareketin ve tartışmanın önemli bir bileşeniyiz. Tartışmaya “bir fikir, bir önerme” üzerinden katılmak ve desteklemek önemli ve gereklidir. Hızlıca bir kıyafet giydirme, tabela asma telaşına düşmeden öğrenci gençliğin “öğrenci genç olmaktan kaynaklanan bütün sorunlarına seslenen, çoğulculuğunu esas alan demokratik kitle hareketi” niyetimizi konuşmak hedefiyle yaygın ilişkiler kurulmasını teşvik edebiliriz.

Kitle hareketlerinin yaratıcılığını, zengin yeni formlarla ortaya çıkışını önde tutmak ile birlikte kalıcılığı konusunda kendiliğindenci iyimserlik ile mesafeliyim. Bu nedenle bir kitle hareketinin zengin formlarını önemsemekle, hareketin yönü üzerine önerilerde bulunmak ve bu yönde çaba göstermek arasında bir çelişki görmüyorum.

Öğrenci Temsilciliği Kurulları (ÖTK), birleşik, ortak forumlar, ortak kampanyalar, görüş alışverişi ve tartışma zemini arayışları üzerinde dikkatle çalışmamız gerekiyor. Zamansız “somutlama”lar aynı zamanda çok erken saflaşmaların/karşı karşıya gelişlerin mecrası olabilir. Hareketin çoğulculuğunu ve geniş öğrenci, gençlik yığınlarını kapsamayı hedeflemesini esas alan her türlü ilişki, arayış makbuldür. Aşağıdan güçlü mayalanma için yoğun emek ve sabır gerekir.

Her hareketin bir yükselişi varsa temposunun yavaşlaması ve düşüşü de vardır. Hep aynı “sokak” temposu hareketin etkinliği için tek ölçüt değildir. Bir hareketin sonu, kalıcı bir ilişkiler ağı bırakmadan sönümlendiği zaman gelir. Geriye dönüp baktığımızda 19 Mart Direniş Ruhu’nun kalıcılığını; okullarda hangi kalıcı ilişkiler bıraktığı, daha geniş öğrenciyle çoğalıp çoğalmadığı, öğrenci gençliğin günlük eylemine dayanan demokratik bir hareket olarak toplumsal ve siyasal mücadeleye dahil kalmayı başarıp başaramadığı üzerinden konuşacağız.

***

Son olarak Parti yayın organında (Çark Başak) yazdığımıza göre parti ve gençlik hareketi ilişkileri üzerine sorular da yerinde olur.

Bir “hareket” mi örgütleyeceğiz “kendimizi” mi örgütleyeceğiz? İki sorunu ve soruyu birleştiren “kalıcı bir hareket oluşturmak için kendimizi nasıl örgütleyeceğiz” daha uygun görünmüyor mu? Başka biçimde söylersek, kitlesel bir öğrenci gençlik hareketinin örgütlenmesi için sosyalist gençlerin nasıl çalışacaklarını -aynı anlama gelmek üzere nasıl örgütleneceklerini- konuşmamız gerekmiyor mu?

Görev ve hedef büyük, o derece de önemli. Sosyalist gençlere önemli hedefin büyüklüğüyle orantılı görev ve sorumluluklar düşüyor.

Ş. Can Atalay

Seçilmiş Hatay Milletvekili

Marmara (Silivri) Cezaevi, 9-A47

3 Mayıs 2025