Neden Temel Vatandaşlık Geliri Değil Asgari Gelir Güvencesi?

Aziz Çelik27 Kasım 2025

Son zamanlarda “Temel Vatandaşlık Geliri” veya “Vatandaşlık Maaşı” kavramları bağlamından uzak kullanılıyor. Bu kavramlar tamamlayıcı veya asgari gelir desteği yerine kullanılıyor. Oysa “Temel Vatandaşlık Geliri” veya “Evrensel Temel Gelir” farklı bir mesele, “Asgari Gelir Desteği/Güvencesi” farklı bir meseledir.  Hem AKP’nin hem de CHP’nin önerisine bakınca aslında bildiğimiz anlamda bir temel gelir uygulamasını kastetmediklerini anlamak zor değil. Ancak “vatandaşlık maaşı” ve “temel vatandaşlık geliri” kavramlarının cazibesinden ve propagandif gücünden yararlanmak istemiş olabilirler. Oysa eşyayı adıyla çağırmak lazım. Yaygın ve bambaşka bir anlama gelen kavramı tersyüz etmenin ve farklı beklentiler yaratmanın anlamı yok.

İllüzyon ve Kavram Kargaşası

Öncelikle, AKP yandaşı basında “vatandaşlık maaşı geliyor” haberleri çıksa da ortada böyle bir şey yok. Dahası konu yeni değil: Mesele 12. Kalkınma Planı’nda yer alan bir hedeftir. Hatırlayalım: “Sosyal yardım sistemi… aile odaklı ve fert başına asgari bir geliri garanti edecek şekilde yeniden kurgulanacaktır.” Bu hedef 2024 ve 2025 Yıllık Cumhurbaşkanlığı programlarında vardı, şimdi de “kopyala-yapıştır” olarak 2026 programında tekrarlanmıştır. Yani konu yıllardır gündemde olmasına rağmen üç yıldır bir adım atılmamıştır.

2026 Bütçe teklifinde Sosyal Yardım ve Primsiz Ödemeler kalemi için ayrılan kaynağın 734 milyar TL olduğu görülecektir. Artış yüzde 30 civarında ve toplam 172 milyar TL’dir. Sosyal yardımlardan faydalanan toplam hane sayısı 4,5 milyondan fazladır. Bu hanelere düzenli ve insani düzeyde bir gelir desteği sağlanması lazım. Mevcut bütçenin tamamını buraya kaydırsanız dahi bu mümkün değildir. Dolayısıyla AKP’nin önerisi, kaynak ayırmaktan kaçındığı için tamamen bir illüzyondur. AKP uzun yıllardır sosyal yardım sisteminin merkezileşmesi ve tekleşmesine ve hak temelli olmasına karşı çıkıyor ve klientalist (vatandaşı müşteri yerine koyan) bir yaklaşımı savunuyor.

Gelelim CHP Program Taslağındaki “Temel Vatandaşlık Geliri” hedefine. Doğru bir işi hatalı bir kavram ve içerikle formüle etmişler. İçeriğe bakıldığında CHP de “Temel Gelir” demiyor, Asgari Gelir Desteği diyor ama hatalı kavram kullanıyor. Dahası “gelir testi” uygulamasını meşrulaştırıyor. Oysa bugünkü teknolojik imkanlar ve devletin vatandaş hakkında sahip olduğu bilgi dikkate alındığında, gelir testi uygulamasına gerek olmadan tıpkı işsizlik sigortası gibi hak temelli bir asgari gelir güvencesi uygulaması mümkündür. CHP hem hatalı kavram kullanarak hem de damgalanmaya ve klientalizme yol açan “gelir testi” koşuluna yer vererek önerisinin yanlış anlaşılmasına yol açmıştır. Önerinin iyi niyetli olduğunu anlamakla birlikte özensiz formüle edildiğini söyleyebilirim.

Her iki öneri de Temel Gelir veya Evrensel Temel Gelir anlamına gelmiyor. Ancak yine de bu kavramların yaygınlığı ve cazibesini kullanmak istiyorlar. O nedenle Temel Gelir meselesini tartışmakta yarar var. Yoksullukla ve sosyal adaletsizlikle mücadelede doğru uygulama ve kavram Temel Vatandaşlık Geliri veya Evrensel Temel Gelir değil, hak temelli bir Asgari Gelir Desteği veya Asgari Gelir Güvencesidir.

Temel (Vatandaşlık) Geliri: Kulağa Hoş Gelen Bir Tuzak

Artan bölüşüm sorunları, gelir adaletsizliği ve derinleşen yoksulluk, temel gelir tartışmalarını giderek daha fazla gündeme getiriyor. Bu nedenle ilk bakışta kulağa hoş gelen bir fikir öne çıkıyor: Evrensel Temel Gelir (Universal Basic Income) ya da bir diğer adıyla Temel Vatandaşlık Geliri.

Fikir basit: Devlet, her vatandaşa, hiçbir koşul aramadan, düzenli bir gelir ödesin. Kimse aç kalmasın, kimse yoksulluğa düşmesin. İlk bakışta insancıl, adil ve umut verici… Ama ne yazık ki, tıpkı çoğu kolay çözüm gibi, bu önerinin de ardında derin sorunlar gizli.

Temel Gelir yaklaşımı, zenginle yoksula, engelliyle sağlıklı insana, işsizle iş sahibine, işçiyle patrona aynı miktarı vererek eşitsizliğin yeni bir biçimini yaratır. İhtiyacımız olan biçimsel bir eşitlik değil, gerçek bir sosyal adalettir.  Temel Gelir yaklaşımı, pratikteki yüksek maliyet riski ve mevcut sosyal kazanımları ikame etme tehdidi nedeniyle sola oldukça uzak bir uygulamadır. OpenAI CEO’su Sam Altman veya neoliberal iktisatçıların (negatif gelir vergisi adıyla) bu fikri savunması tesadüf değildir.

Neden kimsenin aklına çalışma saatlerini ve emeklilik yaşını düşürmek, sosyal güvenlik sistemini güçlendirmek gelmiyor ama bunun yerine herkese bir miktar nakit vermek geliyor? Mütevazı bir Temel Vatandaşlık Geliri programı bile büyük kamu harcaması gerektirir ve bu maliyeti dengelemek için mevcut sosyal güvenlik sistemlerinin tasfiye edilmesi söz konusu olabilir. Bu da sosyal devletin yerine “nakit devlet”i geçirmek demektir. Temel Vatandaşlık Geliri, zengin yoksul ayrımı yapmadan tüm nüfusa koşulsuz ödeme anlamına gelir. İhtiyacı olmayanlara, varsıllara neden sosyal ödeme yapılsın?

Tüm toplumu kapsayan bir temel gelir, işverenler açısından ücretleri düşürmeye olanak tanıyan bir sübvansiyon işlevi görebilir. Bu yaklaşım, çözümü çalışma hayatının dışında aradığı için neoliberalizmin sınırlarını kabul eder; çalışma ilişkilerine, emek-sermaye ilişkilerine dokunmaz.

Temel Gelir yaklaşımı, bu uygulamada gelir testi yapılmadığı için damgalanma sorunu olmadığını iddia eder. Ancak sosyal yardımlardaki damgalanma veya test zorlukları, değiştirilemez sorunlar değildir. Bu yöntemleri iyileştirmek veya kaldırmak yerine sistemi topyekûn kaldırıp zengine de para vermeyi önermek hayli tartışmalıdır.

Her vatandaşa koşulsuz, düzenli ve eşit bir gelir sağlanmasını savunan bu yaklaşım ilk anda çekici görünse de ekonomik, kurumsal ve sosyal açılardan ciddi soru işaretleri taşımaktadır. Buna karşılık, çok daha yaygın ve bilinen bir uygulama olan Asgari Gelir Desteği/Güvencesi yaklaşımı, yoksulluğun ortadan kaldırılması ve sosyal korumanın güçlendirilmesi hedefini daha gerçekçi, sol ve sosyal demokrat bir çerçevede temellendirmektedir.

Sosyal sorunun işgücü piyasasının ve çalışma ilişkilerinin dışına itilmesi ve bir tür “nakit” ödeme sorununa indirgenmesi doğru değil. Ücretlerin artırılması, çalışma sürelerinin düşürülmesi yoluyla istihdamın artırılması ve sosyal sigorta programlarının güçlendirilmesi, yoksullukla mücadelenin en temel ve evrensel yöntemleridir.

Sol Tercih: Asgari Gelir Desteği/Güvencesi

Asgari Gelir Desteği (AGD) veya Asgari Gelir Güvencesi, Temel Vatandaşlık Geliri’nden farklı olarak, kaynakları ihtiyacı olanlara yönlendiren, hedeflenmiş bir sosyal koruma aracıdır. AGD, belirli bir gelir düzeyinin altındaki vatandaşlara, kamu kaynaklarından düzenli olarak yapılan hak temelli ödemelerdir. Tıpkı işsizlik sigortası, tıpkı emekli aylığı gibi koşulları yerine getiren her yurttaşın hakkıdır.

AGD’nin amacı, geliri düşük vatandaşları asgari bir yaşam düzeyinin üzerine çıkarmaktır. Örneğin, geliri asgari ücretin veya ortalama gelirin altında olanların gelirinin belirli bir düzeye çıkarılmasının garanti edilmesi, kira ve çocuk desteği sağlanması gibi.

AGD, yaygın bir uygulamadır. Neredeyse tüm AB ülkelerinde yasal asgari gelir uygulaması olarak bulunmaktadır. AGD, Evrensel Temel Gelir yaklaşımının yol açtığı maliyet ve kaynakların boşa harcanması sorunlarını büyük ölçüde eleyerek, yoksullukla mücadeleye daha fazla kaynak ayrılmasına olanak sağlar.

AGD, belirli bir eşiğin altındaki vatandaşlara daha fazla kaynak ayrılmasını mümkün kılar. Temle Gelir uygulamasında kaynaklar tüm nüfusa dağıtıldığı için büyük maliyetlere yol açar ve devletin diğer sosyal harcamalarının kısılması tehlikesini yaratır. AGD uygulamasında ise kaynaklar sadece ihtiyacı olanlara yönlendirildiği için ihtiyaç sahibi yurttaşlara daha fazla kaynak ayırmak mümkündür.

Hukuki altyapısı, uygun mekanizmalar ve yeterli kaynaklar ile desteklendiği takdirde, AGD, yoksulluk ve sosyal adaletsizlikle mücadelede ve bireylere onurlu bir yaşam standardı sağlama amacına uygun bir politika aracıdır. Asgari Gelir Desteği, ILO’nun 202 sayılı Sosyal Koruma Tabanları Tavsiyesi (Social Protection Floors Recommendation) ile oldukça uyumlu ve sosyal güvenlik sistemlerini güçlendiren bir yaklaşımdır. Asgari Gelir Desteği, kaynakları ihtiyacı olanlara yönlendiren bir sosyal koruma aracıdır. Amacı, geliri belirli bir eşiğin altında kalanları asgari yaşam düzeyine çıkarmaktır.

AGD sistemi “nakit yardım” değil, “sosyal hak” temeline oturur. Sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik ile bütünleşik çalışır. Sol bir perspektif için mesele sadece parayı dağıtmak değil; insan onurunu güvence altına alacak bir kamusal sosyal güvenlik sistemi yaratmaktır.

Temel Vatandaşlık Geliri teoride özgürleştirici olsa da pratikte kamusal dayanışmanın yerine bireysel nakit ödemeyi koyarak bireyi toplumdan koparır. Oysa Asgari Gelir Güvencesi bireyi toplumla yeniden bağlar. Sol gelenek için sağlık, barınma ve sigorta birer lütuf değil, yurttaşlık hakkıdır. Eğer devlet herkese eşit nakit ödeme yaparsa, zamanla “zaten para veriyoruz” diyerek kamusal hizmetleri kısabilir.

Sonuç olarak; piyasa işleyişine dokunmadan yapılan transferler yerine, piyasayı sınırlayan kurumsal düzenlemeler (ücret artışı, çalışma saati düşüşü, güçlü sosyal sigorta) ve bunların yanında hak temelli bir Asgari Gelir Güvencesi, sol yaklaşıma en uygun modeldir. Mesele herkese biraz nakit dağıtmak değil, kimseyi geride bırakmamaktır.

***

Meraklısı için Temel Gelir tartışmaları konusunda detaylı ve eleştirel bir yaklaşım önerisi: DURMAZ, O. S., İzel Gözde MEYDAN, İ. G., (2024) “Temel Gelir Yaklaşımı Üzerine Eleştirel Tezler”, Çalışma ve Toplum, C.2, S.81. s. 529-564.