Müzik sektörü, endüstrileştiği ilk dönemden bu yana insanlık tarihindeki köklü dönüşümlerin, devrimsel değişikliklerin en belirgin biçimde yaşandığı alanlardan biri oldu. 1877’de Thomas Edison tarafından icat edilen fonograf, sesi kaydedip çalabilen ilk makineydi. İlk ticari kayıtların yaşandığı 19. yüzyılın sonlarından itibaren de etik ve emek eksenli tartışmalar çerçevesinde telif hakları hayatımıza girmeye başladı ve bu yasalar her dönem çeşitli tartışmalar eşliğinde günümüze kadar geldi. Gelişen teknolojiler ve kitle iletişim araçlarıyla müzik endüstrisi dev bir pazar haline geldi.
Bu noktada Edison’un fonografı icadıyla başlatabileceğimiz müzik endüstrisindeki devrimsel değişiklikleri sağlayan duraklardan da bahsetmemiz gerekir. 20. yüzyılın başında radyonun icadı müziğin ilk defa geniş kitlelere yayılmasına sebep olup kitlesel bir çılgınlığa yol açtı. Müziğin bu kadar erişilebilir olması caz, rock and roll ve blues gibi türlerin ortaya çıkmasına sebep oldu. 1940’larda ise plakların piyasaya sürülmesiyle bir başka büyük değişim yaşandı. İnsanlık müziği bir nevi hapsetmeyi başardı ve korunabilir bir hale getirdi. Dayanıklı ve ucuz plaklar müziğin dağıtımında temel unsur haline geldi. Ayrıca plak kapakları sanatçıların görsel vizyonlarını ve yaratıcılıklarını da ortaya koyma fırsatı verdi. 1960’lara gelindiğinde ise müzik sektöründe bu defa kültürel bir devrim gerçekleşiyordu. Başta Woodstock olmak üzere öncü ve büyük festivaller dönemin özgürlükçü ruhunu yakalayarak büyük kitleleri kendilerine çekti. Müzisyenler müziklerinin yanı sıra politik tavırlarını ve hayata dair duruşlarını milyonlarca insana ulaştırma fırsatı yakaladı. Bir yandan da müzik ürünlerinin formatı gelişen teknoloji ve artan tüketim kültürüne paralel olarak değişmeye devam etti. Önce kasetlere, oradan da CD’lere geçtik.
Tabii ki endüstri geliştikçe her şey güllük gülistanlık ilerlemedi. Müzik sektörü sonunda büyük bir bölüm sonu canavarıyla karşı karşıya kaldı: Korsan. 2000’li yılların başında korsan müzik tüketimi öyle bir noktaya geldi ki endüstri ilk defa bu kadar büyük bir küçülme yaşadı. 2000’lerin ortasında ise yine devrimsel değişimlerin eli kulağındaydı. Bugün kabaca “Streaming Platformları’’ diyebileceğimiz dijital müzik dinleme platformlarının öncülleri kurulmaya başlandı. Bu dönem büyük plak şirketleri ile bu girişimler arasındaki davalarla geçti. Fakat değişim kaçınılmazdı. Youtube öncülüğünde başlayan bu dönüşüm, 2006 yılında kurulup 2008 yılında yayına açılan Spotify ile günümüzde zirve noktasına ulaştı. Milyonlarca aboneye sahip bu platformlar fiziksel dağıtımı bitirerek müziği korsanın elinden kurtarmasına kurtardı fakat algoritma üzerinden insanlara belli isimleri dayatma, şeffaf olmama, adaletsiz telif gelirleri ve tekelleşme gibi sorunları da beraberinde getirdiler. Bu platformların ortaya çıkardığı sorunlar oldukça karmaşık ve bambaşka bir yazının konusu olduğu için detaylı olarak bunlara değinmeyeceğim. Velhasıl müzik sektöründeki büyükler bu dönüşümlerden her defasında karlı çıktı.
***
Bu uzun ama bağlam olarak gerekli girizgahtan sonra asıl derdime gelmek istiyorum. Müzik endüstrisi yine devrimsel bir dönüşümün eşiğinde: Müzikte yapay zeka kullanımı. Endüstrinin içindeki insanlar bu değişimin farkındaydı ama yapay zekanın gelişimi o kadar hızlı bir hal aldı ki, bu süreç beklenenden de önce hayatımıza sirayet edecek.
Yakın zamanda yapay zeka ile yapılan şarkılar ufak ufak hayatımıza girmeye başlamıştı. Fakat ortaya çıkan şarkıların hemen hemen hepsi o insani duygudan, yaratıcı coşkudan ve özgünlükten uzaktı. Fakat özellikle şu anda öncü platform konumunda olan Suno AI’ın giderek gelişmesiyle olaylar ilginç bir hal almaya başladı. Suno bir yıl içerisindeki gelişimi, ortaya koyduğu eserlerin değişimi gerçekten de şaşkınlık uyandıracak seviyede. Birçok müzisyen yıllardır ulaşmaya çalıştığı müzikal tarz ve üslubu Suno AI ile yakalayabildiğini belirtiyor. Yapay zeka ile oluşturulan şarkıların dinlenme verilerini göz önüne aldığımızda daha başarılı olarak değerlendirebileceğimiz şarkılar hali hazırdaki bestelerin ya da yazılmış sözlerin yeniden yapılandırıldığı eserler olarak öne çıkıyor.
Bazı örneklerle konuyu somutlamaya çalışayım. Bir süredir TikTok videolarında, reels’lerde hemen hemen hepimizin karşısına çıkan Eylülzede şarkısı. Yapay zeka şarkılar üreten Anatolian Lab ve Nikbinler grubunun oluşturduğu eser hem Youtube’da, hem de Spotify’da 20 milyon dinlenmeyi geçmiş durumda. Serkan Selay’ın uşşaki makamındaki eseri, solist Berika Ka’nın vokali ve 70’ler Saykodelik Anadolu Rock komutlarıyla yeniden düzenlenerek, yapay zeka araçlarıyla prodüksiyondan geçirilip tekrar yayınlandı. Şarkı uzun süre Türkiye’nin günlük en çok dinlenen şarkısı konumundaydı. Eylülzede bu yazı yazılırken Spotify verilerine göre günlük dinleme sayılarında Türkiye’de dokuzuncu sırada. Yine listeler üzerinden ilerlersek Spotify’ın ‘’Viral 50 – Türkiye’’ listesinde yapay zeka ile üretilmiş 30 şarkı bulunmakta. Benzer bir durum Youtube’daki trend müzik videolarında da geçerli. Kabaca bir hesapla şu anda Türkiye’de viralleşen şarkıların %60’ı yapay zeka üretimi diyebiliriz. Bu şarkıların genel olarak sevilen türkülerin ya da şarkıların saykodelik Anadolu rock ya da benzeri türlerde ve genelde kadın vokallerle yeniden oluşturulduklarını söyleyebiliriz. Eylülzede şarkısını yapan ve yapay zeka müzikleri üreten Anatolian Lab Youtube sayfası 200 bin aboneyi ve 85 milyon dinlenmeyi geçmiş durumda. Bu veriler ışığında yapay zekanın müzikteki belki de en önemli nüans olan duyguyu yakalayamayacağı savı da tartışmaya açık bir duruma gelmiştir.
***
Yapay zeka müzik üretim sürecini hızlandırırken besteciliği ve prodüksiyonu yeniden tanımlıyor. Dünyada yapay zeka ile müzik üretiminin olumlu ve olumsuz tarafları hem sektörel hem de akademik olarak tartışılmaya başlandı. Yapay zeka ile müzik yapmanın olumlu taraflarını yaratıcılığı genişletmesi, erişilebilir ve demokratik bir üretim ortamı sağlaması, hız, verimlilik ve deneysellik imkanı sağlaması, müzik eğitimlerine destek sağlaması ve teknik arşivleme olanaklarını yaratması olarak sıralayabiliriz. Yapay zeka profesyonel müzik bilgisi olmayan, profesyonel ekipmanlara sahip olmayan insanların belirli komutlarla dakikalar içerisinde müzik üretebilmesini sağlıyor, profesyonellere ise yol gösterici gibi davranarak “ortak yaratıcı’’ rolü üstleniyor, ayrıca eski ve hasarlı kayıtları onarabiliyor.
Peki yapay zeka ile müzik yapmanın birçok müzik emekçisini ve dinleyicisini endişelendiren olumsuz tarafları neler? Tartışmalar tahmin edilebilir fakat her biri önümüzdeki dönemde çözülmesi gereken belirli sorunlarda odaklanıyor. Özgünlük ve ruh, kültürel bozulma, kimlik kaybı, etik ve telif hakkı sorunları, müzisyenliğin ve teknik işlerin dönüşümü, algoritmik estetik ve duygusal yüzeysellik, tüketim çılgınlığını körüklemesi, emek sermaye çelişkileri, işsizlik, sınıf, mülkiyet ve sömürü ilişkileri. Yakın döneme kadar insanlar yapay zeka ile üretilmiş müzikleri teknik olarak iyi ama duygusuz buluyordu. Bunun değişmeye başladığını söyleyebiliriz. Örnek verdiğim Eylülzede şarkısına bir takside denk geldim. Taksiciye şarkıyı başa almasını rica ettiğimde “Ben de başa sara sara dinledim. Kalbime bir şey dokundu abi.’’ Tepkisini aldım. Zaman geçtikçe yapay zekanın insan sesini ve kültürel kimliği değiştirmesi örneklerine daha sık rastlayacağız. Hayatta olmayan sanatçılara günümüz besteleri okutulacak, müzisyenler ömürleri boyunca itinayla reddettikleri projelerin içinde habersiz bir şekilde yer alacaklar. Ve evet. Birileri Ahmet Kaya’ya milliyetçi bir şarkı okutacak. Nostalji ve teknolojinin muazzam gerilimine tanık olacağız. Etik sorunlar baş göstermeye başlayacak. Yazıda bahsettiğimiz müzik dinleme platformları hali hazırda somut bir regülasyon formülü bulamadıkları için adil gelir paylaşımında sorunlar oluşmaya başladı bile. Yapay zekanın yaptığı bestenin, yazdığı sözün telif hakları kimin olacak? Örneğin, Suno AI ücretsiz bir şekilde kaydolup üretilen şarkıların telif haklarını kendisine alıyor. Fakat beslendiği veriler tüm insanlığın müzik tarihine ait. Sizi para vererek üye olmaya zorunlu bırakıyor. Adil gelir paylaşımı nasıl sağlanacak? Gelir yapay zekaya mı yoksa onu eğitene mi gidecek? Müzisyenlik mesleği tam olarak neye dönüşecek? Komik ve deneysel bir yapay zeka şarkısı için ekosistemin aldığı zarardan henüz bahsetmiyorum bile.
Üretim süreçlerinin otomatikleştiği, tekdüzeleştiği, müzisyenlerin duygusal derinliklerini, hata yapma lükslerini bir kenara bırakıp beğeni algoritmalarına uygun sesler tasarladığı bir döneme giriyoruz. Yapay zeka ilk bakışta herkesin faydalanabileceği üretken ve eğlenceli bir oyun alanı gibi gözükse de müzik endüstrisinin ve müzik emekçilerinin üzerine çok büyük bir tsunami dalgasının geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Gelecek tahayyülümüzün bile kolonize edildiği bir çerçeve çizmek istemezdim ama durum ciddi. Büyük şirketler her dönemde olduğu gibi bu dalgayı kontrol altına almak isteyecekler. Dünyadaki üç büyük diyebileceğimiz Universal Music, Sony Music ve Werner Music, müzik kataloglarını yapay zekaya açıp karlılıklarını arttırmak üzere konumlanıyorlar. İlk darbeyi müzisyenler ve aranjörler yiyecekler. Belki de tarihte ilk defa müzik şirketlerinin müzisyenlerle muhatap olmasına bile gerek kalmayacak. Hali hazırdaki kataloglarındaki şarkılardan referansla algoritma temelli seri üretime geçecekler. Müzisyenlerin günlerce, aylarca, hatta yıllarca ortaya koydukları emek ortadan kaybolmak üzere. Dünyadaki tüm müzik emekçileri emek sermaye ilişkisini merkeze almak zorunda. Yeni teknolojik gelişimlerin kapitalist üretim şekilleriyle ilişkilerini sorgulamazsak, emek ve sermaye arasındaki ilişkiyi emekçinin lehine dönüştürecek düzeni oluşturamazsak doğası gereği hem işçi hem patron rolü üstlenebilen yapay zeka küçük biz azınlığın elinde kapitalizmin en büyük silahlarından biri haline gelecek. Bu konu yalnızca teknik bir eksende değil emek ve etik ekseninde değerlendirilmek zorunda. Yapay zeka ile müzik üretimi reddedebileceğimiz aşamayı geçti. Çok geç olmadan hep birlikte sorumlu, şeffaf, etik, demokratik ve emekten yana bir çözüm bulmalıyız.
Not: Siz bu yazıyı okurken yapay zeka Ekimzede ve Kasımzede şarkılarını bestelemişti bile.
- Gündoğdu, B., & Okcu, S. (2024). “Yapay Zekâ Uygulamalarının Müzik ve Müzik Endüstrisi Üzerine Etkileri”. Konservatoryum, 11(2), 545-558. - Aras, E. (2025). “Style learning and musical mimicry in Artificial Intelligence: modern approaches”. Journal of AI, Humanities & New Ethics, 1(1), 19-32. - Oğul, S. (2024). “Etik Kurallara Uygun: Sorumlu Yapay Zekâ ve Müzik Endüstrisi”. REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi, 5(1), 139–149. - Corbelli, A. (2024). “Beyond the Algorithm. Ethical and aesthetic challenges of AI in music”. Itinera, (28). * Jacques, S., & Flynn, M. (2024). Protecting Human Creativity in AI-Generated Music with the Introduction of an AI-Royalty Fund. GRUR International, 73(12), 1137–1149.




