Birleşik Krallık Seçimleri ve Bir Fotoğrafın Anatomisi

Can Koçak11 Temmuz 2024

15 Haziran günü Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Islington North bağımsız milletvekili Jeremy Corbyn ile Londra’da buluştu. Biri yerel seçimlerin temposundan yeni çıkmıştı, diğeri 4 Temmuz’da gerçekleştirilecek genel seçime hazırlanıyordu. El sıkıştıkları fotoğrafa hızlı bir bakış atıldığında karşılıklı bir mutluluk, ihtimam sezmek mümkündü. Üzerine biraz daha kafa yorduğumuzda ise bu ânın dünya sosyalist devriminin hareket alanına dair bir öneri sunduğunu iddia edebilirdik. Bunu açıklamak için önce Birleşik Krallık’taki genel seçimlerin durumuna dair birkaç söz söyleyelim.

Bedenleşmiş Bilginin, Toplu Konutların Zaferi

2015’ten 2020’ye dek İşçi Partisi’nin genel başkanlığını üstlenen Corbyn, partinin 2019 seçimlerini kaybetmesinin ardından[1] şu sıralar Avrupa’da iyiden iyiye yaygınlaştığına şahit olduğumuz bir tepkinin[2] kurbanı olmuş, Filistin direnişine verdiği tavizsiz destek nedeniyle antisemitizmle suçlanarak liderlikten uzaklaştırılmıştı[3].

Seçim tarihinin açıklanmasının ardından 1983’ten bu yana parlamentoda temsil ettiği Islington North’tan tekrar aday gösterilmedi. Bunun üzerine bağımsız aday oldu, İşçi Partisi’ne karşı yarışmaya karar verdi. Parti tarafından karşısına çıkarılan aday, NHS’in (National Health Service – Ulusal Sağlık Hizmeti) özelleştirilmesinden kişisel çıkar sağlayacak genç bir milyonerdi.[4] Corbyn’in bu konudaki duruşunu özetlemek için ise Erkan Baş ile buluştuğu gün giydiği mavi ceketin yakasına iliştirilmiş “NHS – Not For Sale” (NHS satılık değildir) rozetine işaret edebiliriz.

Islington North’taki yarışı İşçi Partisi’nin lehine çevirebilecek koşullar herkesin malumuydu, zaten ülkenin herhangi bir bölgesinden farklı bir durum söz konusu değildi. Parti mali anlamda – özellikle bağımsız adaylara ve daha küçük partilere kıyasla – güçlüydü, ayrıca tüm ülkede yapılan anketlerde onlarca puan önde olmanın verdiği rahatlıkla hareket ediyordu. Corbyn’in avantajlarından söz edildiğinde ise konu embodied knowledge kavramına geliyordu.[5]

Knowledge kısmı tamam, bilgi ya da bilgi birikimi deyip geçeriz. Embodied ise doğrudan çevirmesi kolay bir sözcük değil. Bağlamı da değerlendirerek “bedenleşmiş bilgi” diyebiliriz. Mavi ceketinin cebinden sarkan defterde yazacak türden bilgiler değil bu, Corbyn’in varlığında tecessüm eden, şahsına içkin bilgi birikiminden bahsediliyor. Kendisi 1983’ten beri bu bölgeyi temsil ediyor, insanlara, onların dertlerine hâkim, buraların “ciğerini biliyor” bir nevi. Nitekim kendi deneyimi ve birikimine ek olarak, 4 Temmuz’a dek sürdürülen mahalle çalışması kapsamında 40.000 kapı gezen, kuvvetli bir taban örgütüne sahip.

Tepeden indirilen bir ana akım parti adayı ile 41 yıldır burada yaşayan, bölgedeki her insana temas eden bir bağımsız aday arasındaki fark sokağa, Islington North mahallelerine de yansıyor: Orta-üst sınıfın yaşadığı mahallelerin nezih, teraslı evlerinde İşçi Partisi, toplu konutların bulunduğu bölgelerde Corbyn posterleri asılı. İşçi Partisi’nin güncel rotasına dair fikir sahibi olmak isteyenlerin bu sınıfsal ayrıma bakması yeterli.

Corbyn seçildiği takdirde parlamentoda susmayacak bir ses vaat ediyordu. Konut kriziyle mücadele etmek için kira kontrollerini, Gazze’de ateşkesin sağlanması ve Filistin’in işgaline son verilmesini, sığınmacı ve göçmenlere güvenli yollar sunulmasını savunacağının sözünü veriyor, tamamen kamuya ait bir sağlık hizmeti vurgusundan kaçınmıyordu. Neticede Filistin ve kamuculuk eksenindeki çıkışları karşılık buldu, Islington North oylarının %49’unu alarak milletvekili seçildi.

İşçi Partisi’nin Ahvali, ‘Kızıl Duvar’da Gazze Çatlakları

Corbyn’in ardından İşçi Partisi’nin başına geçen Keir Starmer ekseni iyiden iyiye sağa kaydırmış, ekonomiden sağlığa, barınmadan dış politikaya dek pek çok konuda Muhafazakâr Parti’den pek de ayrışmayan bir çizgide durmaya başlamıştı. Örneğin Oliver Eagleton, Starmerizm’i kemer sıkma politikalarının, insanları katleden dış siyaset hamlelerinin, demokratik olmayan seçim sisteminin devamıyla özdeşleştiriyor[6], Dan Evans ise babasının kalıp ustası olduğunu istediği kadar söylesin, Starmer’ın işçi sınıfını temsil edemeyeceğini vurguluyordu.[7] İşçi Partisi grev örgütlemenin ve desteklemenin, NATO’ya karşı en ufak ses çıkarmanın, İsrail’in gerçekleştirdiği soykırıma karşı çıkmanın fiilen yasaklandığı bir harekete dönüşmüştü.[8] Geçen yıl Declassified, Starmer’ın gölge kabinesinin[9] yarısına yakınının İsrail yanlısı lobi grupları ya da bağışçılar tarafından desteklendiğini ortaya koymuştu.[10]

Nitekim bu yılki seçimlerden önce Starmer’ın en büyük dertlerinden biri, bir zamanlar yanında durduğu Jeremy Corbyn’i artık hiç desteklemediğini, hatta eskiden de tam desteklemediğini, bu konuda yanlış anlaşıldığını vurgulamaktı.[11]

4 Temmuz’da anketlerin dediği oldu, Muhafazakâr Parti iktidarı İşçi Partisi’ne devretti. Parlamentodaki vekil sayısı üzerinden okuma yapan her ses, bunun kayıtsız şartsız bir zafer olduğunu iddia etti. Sayılara ve konjonktüre baktığımızda ise bu kadar net konuşmak kolay değildi.

Birleşik Krallık’ın dar bölge ve çoğunluk esaslı seçim sistemi sağ olsun, İşçi Partisi ülke çapındaki oyların %34’ünü almasına rağmen parlamentodaki koltukların %63’ünü elde etmiş durumda. Üstelik partinin aldığı toplam oy, Corbyn liderken girilen 2017 ve 2019 seçimlerinde alınan oylardan az.[12] Hâl böyle olunca İşçi Partisi’nin “başarısını”, ülke çapında Muhafazakâr Parti’nin, İskoçya’da ise bağımsızlık yanlısı SNP’nin (Scottish National Party – İskoç Ulusal Partisi) başarısızlığıyla birlikte okumak önemli.

Bu iki büyük partinin krizleri de başlı başına birer yazı konusu, ancak Muhafazakâr Parti’ye iktidarı kaybettiren koşullara dair birkaç söz söyleyebiliriz. Hayat pahalılığı, yükselen enflasyon, yıllardır doğru düzgün artmayan ücretler, konut krizi, sağlık hizmetlerindeki aksaklıklar, yükseköğrenimdeki serbest piyasa hayallerinin öğrencileri borç batağına sürüklerken üniversiteleri iflasın eşiğine getirmesi[13], hepsi 14 yıllık Muhafazakâr Parti iktidarının ülkeye armağanı. Brexit’in tedarik zincirlerinden işgücü kaybına ve seyahat özgürlüğüne dek pek çok alanda etkisini göstermesi[14], ayrıca muhafazakârların COVID karantinaları zamanı başbakanlık konutunda partiler düzenlemek[15] gibi skandallarla anılmaya başlaması da bu sonuca yol açan önemli etkenlerden.

Seçim sonuçlarından yansıyan bir diğer olgu şu: Brexit Partisi adıyla kurulan, Avrupa Birliği’nden anlaşmasız çıkışı savunan, göçmen düşmanı Reform Partisi yükselişte. Reform’un oyların %14,3’ünü alıp 5 sandalye elde etmesini yine Birleşik Krallık’a özgü seçim sistemiyle, 4 milyondan fazla oy almasını ise Avrupa’daki müesses nizam karşıtı gibi gösterilen, neofaşist eğilimlerin yükselişiyle birlikte okumak mümkün.[16] Ruanda Planı’nı[17] tasavvur eden ve uygulamaya çalışan yetkilileri düşünürsek, Reform’dan çok da farklı bir çizgide durmayan pek çok Muhafazakâr Parti üyesi olduğunu söyleyebiliriz. Geçtiğimiz yıl düzenlenen Muhafazakâr Parti konferansında Reform Partisi Genel Başkanı Nigel Farage’ın rock yıldızı gibi karşılanması[18] onun ne yöne doğru büyümeyi hayal ettiğine dair fikir de veriyor.

Son olarak sözümona “kızıl duvardaki” Gazze çatlaklarına değinmek lazım. Konuyla ilgili ilk değerlendirmelerinde ateşkes çağrısı yapmayı geçtim, İsrail’in bölgeye su ve gıda vermeme hakkı dahi olduğunu savunmaya yeltenen Starmer, partiden gelen istifaların ardından görece geri adım attı. Yine de Filistin meselesi İşçi Partisi’nin zayıf karınlarından olmayı sürdürüyor.[19] Filistin konusunda tavizsiz duruşları sayesinde vekillik elde eden Ayoub Khan, Adnan Hussain, Iqbal Mohamed ve Shockat Adam’a The Telegraph gibi sağcı yayınlar bile kayıtsız kalamazken[20] İşçi Partisi’nin önemli isimlerinden Jonathan Ashworth’ü Leicester South’ta geçen Shockat Adam ve seçimlerin ardından Sağlık ve Sosyal Bakım Bakanı görevini üstlenen Wes Streeting’den yalnızca 528 oy az alan Leanne Mohamad partinin “zaferinin” niteliğini sorgulatan figürler oldu.

Filistin konusunda benzer bir duruş göstermenin yanı sıra güçlü bağımsız adayların olmadığı bölgelerde sol için iyi bir alternatif oluşturan Yeşiller Partisi de oylarını %7’ye, vekil sayısını dörde çıkardı. Bu vekillerin ikisinin Brighton Pavilion ve Bristol Central gibi İngiltere’nin güneyinin ve batısının önemli bölgelerinden gelmesi ayrıca dikkat çekici.

Gebze’de Kazanmak, Islington’da Kazanmak

Peki, böyle bir konjonktürde Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı’nın Batı’nın sosyalist figürlerinden biriyle buluşması ne anlama geliyor? İki “reformist” politikacının bir araya gelmesinden mi ibaret, yoksa burada ortaya konulan bir tahayyül, bir çözüm önerisi de var mı?

Corbyn ile buluşmadan bir gün önce Erkan Baş, Londra’da “Türkiye’de Siyasi Gündem” adlı panele katıldı. Eskiden yüz konudan yalnızca birinde anlaşamadığı birini gördüğü anda onunla o konuda tartışmak istediğini, artık farklı düşündüğünü belirtti: “Yüz konudan birinde ortaklaşıyorsak, önce onu geliştirelim, arada belki diğerlerini de çözeriz.” Türkiye İşçi Partisi’nin insanları kazanarak büyümeye, kadrolaşmayı kitleselleştirmeyle buluşturmaya dönük stratejisinin rafineleşmiş ifadelerinden biriydi bu.

Baş’ın eski yaklaşımına kulak verip Jeremy Corbyn’e eleştirel bir gözle yaklaşırsak, kendisini “Batı tipi solculuk” ile suçlayıp geçebiliriz. Bununla insan hakları ya da sosyal refah düzeyinde, kimlik çerçevesinde seyreden duruşları kastediyoruz. Yer yer zenginlerin vergilendirilmesi, asgari ücretin artması gibi düzen içi çözümlere yakın, nihayetinde reformist olmakla da eleştirilebilir. Ancak bunu böyle kestirip atmak, buradaki sınıf siyasetinin, sendikal hakların, grevlerin üzerinden yeni bir düzen tahayyül edildiğini, devrim düşünün buradan kurulduğunu ıskalamak anlamına geliyor. Corbyn parlamenter sistemi araç olarak kullanıyor kullanmasına, yani stratejisinin temelinde parlamenter temsiliyet var, ancak nihai amaç elbette ki işçi sınıfının sesi olmak.

Nitekim yola “yüz konudan birinde ortaklaşıyorsak” diye çıkarsak, Corbyn’le Baş’ın ortaklaştığı noktaların sayısı pek de azımsanamayacak düzeyde. Saymaya başlarsak, sınıf siyasetinden, Kürt hareketine destekten, hak ihlallerine karşı mücadeleden, ırkçılık ve emperyalizm karşıtı duruştan, enternasyonal dayanışmaya verilen önemden, hatta – İşçi Partisi’nin CHP’ye benzer muhafazakâr endişelerle sağa kayması gerçeğiyle birlikte okursak – sosyal demokrat ya da merkez sağ partileri sıkıştırma misyonlarından bahsedebiliriz. Tabii bir fark da var, çünkü Britanya’daki kimi sol hareketlere göre İşçi Partisi’nin kuruluşundaki sosyalist değerleri, yani partinin gerçek değerlerini esas Corbyn savunuyor[21].

31 Mart yerel seçimlerinde Erkan Baş, Gebze belediye başkanı adayı olmasını “AKP’yi yenmek istiyorsak, işçi sınıfının örgütlülüğünü güçlendirmemiz lazım. Örneğin DİSK’in 1 milyon üyesi olmadan AKP iktidarına son verilemez dedik. Yerel seçimler geldiğinde de bu taktiğimizle seçim taktiğimizi birleştirmek gerektiğini düşündük,” diye açıklıyordu[22]. Buradaki tek derdin seçim sonucu olmadığı zaten aşikâr. Hedef işçi sınıfının örgütlülüğüydü, bunun için bir araç olarak seçimlere yatırım yapıldı, nihayetinde belediye başkanlığı için yeterli oy alınamadı.

Jeremy Corbyn ise 4 Temmuz’da seçilmese dahi 6 Temmuz’da Londra’da gerçekleştirilecek Filistin yürüyüşüne katılacağını açıklamıştı[23]. Burada yakalamaya değer bir paralellik var. Ortada milletvekili, genel başkan, belediye başkanı gibi birtakım unvanlar var, ancak bahsi geçen iki insan da popülerlik peşinde değil. Yenilseler, ya da bu koşullar altında girilen seçimler sanıldığı kadar ölçülebilir katkılara dönüşmese bile insanlarda “Birlikte yürüdüğümüz başka bir figür var, bu iki üç sese muhtaç değiliz,” hissini uyandırabiliyorlar. Bu zemin başlı başına değerli.

Erkan Baş ve Jeremy Corbyn’i buluşturan fotoğraf hem bu zemine oturuyor hem de dünya sosyalist devriminin hareket alanı nerede sorusuna yanıt vermeye kalkışacak kadar cüretkâr. Esas mesele işçi sınıfının gündemini insanların gündemi yapmak, bu uğurda sesini çıkarmak, insanlara “Burada farklı bir ses var,” dedirtmek, yeri geldiğinde seçim gibi araçları kullanmak, bu doğrultuda enternasyonal bir vizyon ortaya koymaksa, iki tarafın da önünün son derece açık olduğunu söylemekte hiçbir sakınca yok.

Çıkılan bu yol bir yere oturuyor mu, böyle bir temsiliyet bir şeyleri değiştiriyor mu, değiştirdiği takdirde yayıldığı kitleyi harekete geçirebiliyor mu, geçirebiliyorsa zamanla daha devrimci bir sınıf hareketine nasıl evrilebilir, bunların hepsi uzun vadede tartışılması gereken sorular. Kısa vadede ise görülüyor ki iki taraf da şu tahayyülü rahatlıkla ortaya koyabiliyor: İnsanlar nihayetinde bize oy vermeyebilirler, bunların sebepleri ayrıca tartışılır, tartışıldı da. Belki bir sonraki seçimde de vermezler, hatta ondan sonrakinde de vermezler. Ama öyle bir gün gelir ki oya ihtiyacımız kalmaz, çünkü zaten bizimle birlikte yürürler.

[1] https://ayrim.org/guncel/2019-yilinda-corbyn-nasil-yenilmisti/
[2] https://vesaire.org/dunyalarimiz-ayri-berlinale-2024/
[3] https://jacobin.com/2019/10/labour-party-antisemitism-claims-jeremy-corbyn
[4] https://novaramedia.com/2024/07/03/how-labours-islington-north-candidate-made-millions-from-nhs-privatisation/
[5] https://www.theguardian.com/news/audio/2024/jun/14/election-extra-starmer-and-the-corbyn-question-podcast
[6] https://www.newstatesman.com/comment/2024/07/the-not-quite-moving-right-show-labour-corbyn
[7] https://www.theguardian.com/commentisfree/article/2024/jul/03/keir-starmer-son-toolmaker-but-different-class-problem-for-labour
[8] https://www.newstatesman.com/comment/2024/07/the-not-quite-moving-right-show-labour-corbyn
[9] Ana muhalefet partisinin üyelerinden oluşan gölge kabinedeki her isim, iktidar kabinesindeki bir bakanın çalışmalarını yakından inceler, kendi partisinin alternatif politikalarını ortaya koyar. Partileri iktidara gelirse, genellikle önceden gölgesi oldukları bakanın görevini üstlenirler.
[10] https://www.declassifieduk.org/two-fifths-of-keir-starmers-cabinet-have-been-funded-by-pro-israel-lobbyists/
[11] https://www.theguardian.com/news/audio/2024/jul/02/the-enigma-of-keir-starmer-podcast
[12] https://www.thecanary.co/uk/analysis/2024/07/06/starmer-new-cabinet/
[13] https://www.theguardian.com/politics/ng-interactive/2024/jul/02/how-the-tories-pushed-universities-to-the-brink-of-disaster
[14] https://www.independent.co.uk/news/uk/politics/brexit-leave-remain-bregret-b2343546.html
[15] https://www.bbc.co.uk/news/uk-politics-59577129
[16] https://ayrim.org/guncel/avrupa-parlamentosu-secimleri-ve-neo-fasizmin-yukselisi/
[17] https://tr.euronews.com/2024/04/25/ingilterenin-ruanda-plani-nedir-gocmenleri-sinir-disi-edecek-plan-nasil-isleyecek
[18] https://www.theguardian.com/commentisfree/2023/oct/05/tory-party-conference-nigel-farage-us-republicans
[19] https://www.theatlantic.com/ideas/archive/2024/07/british-election-labour-party/678891/
[20] https://www.telegraph.co.uk/news/2024/07/05/britain-has-entered-a-new-era-of-sectarian-politics/
[21] https://labourhub.org.uk/2024/05/24/jeremy-corbyn-will-run-as-an-independent-in-islington-north/
[22] https://www.bbc.com/turkce/articles/c84dved97wlo
[23] https://x.com/jeremycorbyn/status/1807763681507193020?s=46&t=7DyLZkZJuW2PS1LVD2iFXQ